Thursday, December 14, 2006



Stephan Mörsch, 2006

Lübnan’ın sahil kenti Sayda’da kordon boyu palmiyeler. Baalbek’te yeni yükselen binalar, merkezlerde kaldırımlar yenilenmiş. Dağlarda üretilen, dut reçeli İngiltere Kraliçesi’ne gönderiliyor. 4 yaşında bir kız çocuğu, Arapça, Fransızca, İngilizce konuşuyor, babası bir de Mandarince konuşan Çinli bir dadı arıyor. Bu toprak parçası, sadece Suudi Arabistan’dan gelen benzin paralarıyla değil, kendine güvenen yeni bir kuşağın çabaları ile tekrar işlenmeye, gelişmeye müsait. 11 temmuz Beyrut’ un şık havaalanından Hamburg’ a dönüş, 1 bir kahve daha… 12 temmuz, iki İsrailli asker Hizbullah tarafından kaçırıldı. 13 temmuz, televizyonda bombardımanın ardından görüntüler. Benim bilgisayar ekranımda bekçi kulübeleri var; ilk anda birbirinin aynı görünen bu kulübeler; parlamento binasının önünde, şehir çıkışında, Suriye sınırında, ilçeden ilçeye değişen grupların, Maronit kasabaların,Hizbullah’ın yerleşim sınırlarında ve zenginlerin alışveriş yaptığı büyük alışveriş merkezlerinin önündeler. Lübnan’ da kırmızı çizgileri herkes seviyor ve kendi sedir ağacını boyuyor. Herkesin kendine has bir güvenlik anlayışı, doğru bir yolu var, tek kültürlü olmadıkları için şanslılar ve bu altı bin yıldır böyle…

Stephan Mörsch, 2006

No comments: